20 Temmuz 2017 Perşembe

AGH-EVS İçin genctur.org

Avrupa Gönüllü Hizmeti hakkında detaylı bilgi, projeler ve başvuru yöntemleri için www.genctur.org adresli web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. 
GENÇTUR


24 Kasım 2016 Perşembe

ARTIK HER YERDE BİR EVİM VAR

Yazan : RAZİYE BİLGE BAYSAL
Ülke:  MACARİSTAN
Şehir :  BUDAPEŞTE
Koordinatör Kuruluş :  MENEDÉKHÁZ ALAPÍTVÁNY
Ev sahibi Kuruluş :  MENEDÉKHÁZ ALAPÍTVÁNY
Proje Adı :  GIVE A CHANCE
Başlama Tarihi :  18.02.2016
Bitiş Tarihi :  14.09.2016
E-posta :  r.bilge.baysal@gmail.com



Bu yazıyı GENÇTUR’a iletmek üzere yazdığım şu anda, yurduma döneli iki aydan fazla bir zaman oldu. Geriye dönüp baktığımda hala aynı duyguları hissediyorum ve hala ne kadar güzel şeyler yaşadığımı, ne kadar şanslı olduğumu görüyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Ki gerçi burada oraları özlemediğim bir gün bile yok. Ancak her yerde bir evim, her yerden arkadaşlarım, her yerde bir çok anım var. Bu her şeye değer.

AGH boyunca aynı odada kaldığım Alman oda arkadaşım ve ben son günlerde birbirimize yapışırcasına bağlandık. Konuşmaktan uyuyamaz hale gelmek şöyle dursun artık birimiz evden ayrıldığında diğeri beş dakika içerisinde mesaj atarak bir şey anlatmaya başladığı hale geldik. Hüzünlü bir sonun bizi beklediği ortadaydı ancak ikimizde bu hüzünlü sonu kabul etmeyi hiçbir zaman istemiyorduk. Ne yapacağımızı bilemiyorduk çünkü benim vize süremin bitiş günü yavaş yavaş yaklaşıyordu. En sonunda ikimizin de en az üzüleceği sonucu bulduk. İkimizde aynı gün ve aynı saatte kalkan ve herkesin kendi evine aynı saatte vardığı biletlerimizi aldık. Böylece ne o benim arkamdan ağlayacaktı ne ben onun arkasından ağlayacaktım. Günler korku filmindeki kadının kapının arkasında bir şey olduğunu bildiği halde kapıya doğru yaklaştığı yavaşlıkla yaklaştı yaklaştı ve 14 eylül 2016 …

Hava alanında eşyalarımızı teslim etmek bizi ne kadar zorlasa da (Çünkü ikimiz de uçağa hakkımız olandan fazla kilo sokmaya çalışıyorduk. Havanın sıcak olmasına aldırmadan üzerimizde üç tişört, iki kaban, kaban ceplerinde çoraplar, bir gram yağmur yağmayacağını bildiğimiz halde botlar...) içeriye girdikten sonra her şey kolay gelmeye başladı. Çünkü tam istediğimiz gibi bavullarımızı vermiştik ve keyfimize göre az da olsa zamanımız vardı. Biraz gezindik, azıcık oturduk ve en sonunda yazı tura atarak onun beni uçak kapısına kadar geçirmesine karar verdik. Uçak kapısından beni uğurlamak istediğini ancak bunun mümkün olmadığını AVRUPA’DAN ÇIKIŞ adlı kapı ile öğrenmiş olduk. O kapıdan sadece ben çıkabilirdim, kocaman banklar ve içindeki insanlar sayesinde bizzat yaşayarak gördük.

 Önümde arkadaşımdan ayrılacağım için kocaman bir engel, içim taşmak üzere ne desem boş, alttan Müslüm Gürses, Ahmet Kaya ve Yıldız Tilbe gibi ağladıkça ağlatacak sanatçıların bir ağızdan söylediği şarkılar... Küçük ağlamaklar, bin beş yüz kere sarılmadan sonra birbirimizden ayrıldık ve gittik. Geride bıraktığımız bir küçük AGH idi ancak kazandıklarımız daha fazlaydı.

Ülkeme ilk ayak bastığımda hissettiğim sıcaklıktı. Gerçi gerçek anlamda kabanların, pantolon ve çorapların üzerimde yarattığı sıcaklıktan ziyade tanıdık bir yer sıcaklığı idi benim hissettiğim. “İşte bunu gerçekten özlemişim” dedirtiyordu insana. Odamda yatağımın üzerine oturup gözlerimi kapattığımda  gördüğüm ise 7 ayın bendeki izleri, düşüncelerimdeki değişiklikler, kültürüm, diğer kültürler, arkadaşlarım, geride bıraktıklarım hepsi birer hüzün veriyordu. Peki ya kazandırdıkları. Ayrılmak çok acımasızdı. Bir anda kopmak zorunda kaldım, kısa bir süre de olsa insan alışıyor, düzen kuruyor ve bunu kendisi yeniden bozması gerekiyor. Ama bir kere daha olsa gene aynı acıya razıyım. Bir daha olsa bir daha yaşarım.


16 Kasım 2016 Çarşamba

300 GÜN GEÇTİ İSPANYA'DA, ŞAFAK 65!

Koordinatör Kurum :  RESIDUI TEATRO
Ev sahibi Kurum :  RESIDUI TEATRO
Şehir :Madrid
Proje Adı: CIUDAD MUNDO-MUNDO CIUDAD
Başlama Tarihi:  15.01.2016
Bitiş Tarihi: 15.01.2017

EKİM AYI RAPORU

Merhabalar :)

Geldim 10. ayıma.. 50 gün, 100 gün derken 300lü günleri geride bırakıyor olmak tuhaf geliyor hala..
Formasyonda tanıştığım arkadaşlarım projelerini bitirip vedalaşmaya geliyorlar benimle, çoğu başka şehirlerde de olsa ülkelerine dönerken ya havaalanı için ya da gezi için Madrid'den geçiyorlar; yeniden görüşebilmek ümidiyle vedalaşıyoruz. Veda demeyi sevmem gerçi, yepyeni sayfaların başlangıcı bence.. :)

Tiyatroda sorumluluklarımın arttığı dönemdeyiz. Ülkelerine dönen ev arkadaşlarımın yaptıkları işleri de üstlenmeye başladım, bu da benim için daha çok çalışma, daha çok çalışma saati demek. Ev arkadaşımın adapte olma, O'nu alıştırma süreci de ayrı bi' sorumluluk gerektiriyor benim için. En azından ben öyle hissediyorum. :) Mutluyum her geçen zamanda yeni şeyler tecrübe edebildiğim için lakin zaman zaman yorgun hissediyorum. Hemen her gün 12-13 saatlik çalışmaların arasında İspanyolca ve İngilizcemi ilerletmeye çalışıyorum, daha önce yapmadığım şeyleri yapmaya çalışıyorum son zamanlarımdan keyif alabilmek adına. Gelecek düşünceleri, son zaman düşünceleri derken sanırım her gönüllü son aylarında bu karmaşık duyguları yaşıyordur.

Bu ara biraz stresli bi' süreç benim için. Türkiye'den D tipi vize almıştım projem 1 yıl olduğu için ama evrakların birinde 30 Kasım diye bi' tarih göründüğünden,  burada oturum kartımı 30 Kasım'a kadar geçerli olacak şekilde verdiler.  15 Ocak'ta gelip 15 Ocak'ta gitmem gerektiğinden süreyi uzatmak için yabancılar şubesine gidip başvuruda bulundum, kalabileceğime dair olumlu konuştular elimde başvuru yaptığıma dair belgeyi bulundurduğum sürece, ayrıca buradaki büyükelçiliğe de danıştım onlar da aynı şeyi söylediler lakin diğer Schengen ülkelerine seyahat edebilmek için polisten izin belgesi almalıymışım (Belgenin ismi "Autorizaciòn de Regreso", olur da ihtiyacınız olursa ki umarım olmaz :)). Seyahat planlarımı aralık ayı için yaptığımdan biraz strese soktu beni herhangi bi' problem çıkar mı diye, yine de olumsuz düşünmemeye çalışıyorum.

Bunlar dışında yeni ev arkadaşımın doğum günü için sürpriz hazırladık 4 gün önce, çok mutlu oldu. İlk zamanlarda bu tarz hareketler gerçekten önemli oluyor sanırım. Bana sürpriz hazırladıklarında ben de ilk zamanlarımdaydım ve çok hoşuma gitmişti düşüncelilikleri.. Şimdi neler hissettiklerini anlayabiliyorum, ayrıca eski ev arkadaşlarımın benim ilk zamanlarımda benimle neler hissettiklerini anlayabiliyorum. :))

Bu ay ziyaret için, burada bulunmama aracı olan tiyatro hocam gelecek Türkiye'den. Bundan sonrası için ortak projeler yapabilmek adına konuşacağız çalıştığım tiyatroyla (Zaten buradaki yönetmenimizle benim hocam daha önce yaptıkları bi' projeden arkadaşlar). Benim için bi' heyecan bu.

Keyifli zamanlar diliyorum..

Bahar Akcan

14 Kasım 2016 Pazartesi

GRAZ PELİN'İ ŞAŞIRTTI: METROSU BİLE YOK!..

Ülke:  AVUSTURYA
Şehir :  GRAZ                                                                                                                
Koordinatör Kuruluş :
Ev sahibi Kuruluş :
Proje Adı :
Başlama Tarihi : 30.09.2016
Bitiş Tarihi :  28.02.2017

Pelin Öztürk
3.11.2016        


 

Merhabalar,
Projede insanlık için küçük benim için oldukça büyük, koskoca bir ayı geride bırakmış oldum. Projem ekim ayında başlamış olmasına rağmen ben Graz’a bir hafta öncesinden gelerek, birlikte yaşayacağım aile ile tanışmak aynı zamanda birazcık etrafı gezip keşfetmek istedim ve 24 Eylül sabahı inanılmaz bir heyecan ve telaş ile Graz’a geldim.

Bu kısa girişin ardından öncelikle size projemden bahsetmek istiyorum. Montessori eğitim sistemini benimsemiş olan bir okulda Hollanda’dan gelmiş olan diğer gönüllü arkadaş ile birlikte çalışıyorum. Öğleden önce sınıflarda öğretmenlere yardım edip, öğleden sonra Andy’e (Andy aynı zamanda bizim mentörümüz) mutfakta çocuklar için yemeklerin hazırlanmasına yardım ediyoruz. Çalışma saatleri olarak ben pazartesi ve Cuma günleri 8- 12.30 arası çalışıyorum. Cuma günleri bu durum tüm okul için geçerli olurken, Pazartesi günleri kursum olduğu için işten erken saatte ayrılıyorum.   (diğer gönüllü arkadaşın ise günleri Salı-Cuma şeklinde) Normal çalışma saatleri ise 8.30-16.00.

Ben birlikte çalışmış olduğum öğretmenlerden birinin evinde kalıyorum. Kendime özel bir odam var ve bu odada kendime özel mutfak ve tuvalet mevcut. Diğer gönüllü arkadaş ise çalıştığı sınıftaki bir öğrencinin ailesiyle birlikte yaşıyor. Aynı şekilde onunda kendine ait odası mutfağı mevcut. ( Bu raporda odamın fotoğraflarını paylaşamıyorum ama bir dahaki raporda nasıl bir ortamda yaşadığımı sizlere göstereceğim.) Aynı zamanda kendimize ait bisikletlerimizde yanında kaldığımız aileler tarafından temin edildi. Bu durumu belirtmek istedim, çünkü burada bisiklet kullanımı inanılmaz yaygın. Graz zaten oldukça küçük bir şehir ( Avusturya’nın en büyük ikinci şehriymiş, varın siz hesap edin Avusturya’nın yüzölçümünü :-) ve neredeyse her yere bisikletle ulaşabiliyorsun. Yediden yetmişe herkesi buralarda bisiklet kullanırken görebilirsiniz. Ben de gün içerisinde bisiklet kullanmayı tercih etsem de okula giderken otobüsü kullanıyorum, çünkü okulum adeta bir dağın tepesinde. :-)

Graz’a geldiğim ilk hafta yanında kaldığım aile ile Graz’ı gezdik. Graz gerçekten güzel bir şehir. Benim yaşadığım kısım merkeze oldukça yakın. Tramvayla 6-7 dakikada merkeze ulaşabiliyorsunuz. Graz o kadar küçük bir şehir ki burada şehir içi ulaşım otobüs ve tramvay ile gerçekleştiriliyor. Yani anlayacağınız üzere metro yok. (İlk zamanlar mentörüme metronun nerede olduğunu sorup, metronun olmadığını öğrenince nedense çok şaşırmıştı o yüzden bu ayrıntıyı da belirtmek istedim.

Bu gezinin ardından birkaç gün sonra ‘hosting organisation’ıma gittim ve benimle tüm süreç boyunca iletişimi sağlamış olan Klaus ile yüz yüze tanışmış olduk. Klaus bana birkaç bilgi ve döküman verdi aynı zamanda ben de ona bütün harcamalarımın faturalarını teslim ettim ve ardından benim oturum iznimi almak için polise gittik. Benim projem 9 ay. Eğer Avusturya’da 6 aydan uzun bir süre kalacaksanız oturum müsaadesi almanız gerekiyor.(Oturum müsaadesi de böyle kart gibi bir şey başvurduktan sonra bir hafta içerisinde alabiliyorsunuz.) Daha sonrasında 1 yıl boyunca tramvayı sürekli bilet almak zorunda kalmadan kullanabileceğim bir kart için başvuruda bulunduk. (Bu kart içinse beklemenize gerek yok başvurur vurmaz alıyorsunuz.) Böylece genel anlamda bürokratik işleri halletmiş olduk.

Kurs hakkında bilgi vermek gerekirse, haftanın iki günü (bir buçuk saatlik) Almanca kursum var. Yine bu kurs organizasyon tarafından karşılanıyor. Benim seviyem ise maalesef ki A1. Yani bu dile sıfırdan başladım diyebilirim. Ama dil açısından şöyle bir şansım var ki o da çalıştığım sınıfta hiçbir öğrenci İngilizce bilmiyor. Ve bu durumda ben de her hafta öğrenmiş olduğum gramer yapıları olsun, yeni kelimeler olsun hepsini çocuklar üzerinde deneyebiliyorum.  Yani kısacası pratik yapma şansım oluyor.
Ekim ayının raporunu kasım ayında göndermiş oluyorum ama kusura bakmayın, ekim ayının özellikle son haftası benim için çok yoğun geçti. Burada 3 günlük bir tatil vardı ve bu da hafta sonuyla birleşiyordu. Biz de çalışma arkadaşımla Salzburg- Hallstatt güzergahında bu tatil günlerini değerlendirmek istedik. (Avusturya’da EVS yapmayı düşünüyorsanız hadi diyelim EVS gibi bir planınız yok turistik amaçlı buralara gelmek istiyorsanız, Hallstatt’ı görmeden dönmeyin derim ben, pişman olmamak için.




HANER BERLİN'E ÇABUK ALIŞTI

Ülke:  Almanya
Şehir :  Berlin
Koordinatör Kuruluş : Jugendhilfe und Sozialarbeit e.V - JUSEV.
Ev sahibi Kuruluş : Ev. Jugendbildungs- und Begegnungsstätte Hirschluch
Proje Adı : European Integration – More Than Crossing The Border
Başlama Tarihi : 30.09.2016
Bitiş Tarihi :  28.02.2017


2.11.16
 Merhabaaa arkadaşlar...
Berlin'in küçük bir kasabasında (Hirschluch\Storkow) AGH için bulunmaktayım. Buraya geleli neredeyse 1 ay oldu ve bu ilk ayımda neler yaşadım, onları anlatacağım.

İlk olarak 25 yaşındayım ve makine mühendisiyim, ayrıca işletme bölümü yüksek lisansına devam ekmekte ve 2 yıl boyunca aynı firmada çalışmakta idim, ancak radikal bir kararla EVS'e başladım ve şu an için doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum.

Vize aşaması için çok sıkıntı yapmanıza gerek yok çünkü sizden istenilen evraklar belli (tüm evrakların ikişer adet fotokopisini yanınıza almayı unutmayın) ve vize görüşmenizde, yapacağınız işi, kalacağınız yeri, çalışma saatinizi, kısaca AGH programının amacını, karşınızdaki görevliye net bir şekilde anlatırsanız hiç bir problem çıkmayacaktır. Benim vizem 2 gün içinde çıktı ve vize için hiç bir ücret ödemedim.

Evet ilk gün, başınızı yastığa koyduğunuzda, 'ben nereye geldim' diye düşünebilirsiniz ancak burada sizi karşılayan ve size yardımcı olan EVS ekibi sizin yeni aileniz olarak yabancılığınızı alıp götürecektir. Henüz ikinci günümde diğer gönüllü arkadaşlarımızdan ve aynı zamanda ev arkadaşım olan birinin doğum gününü kutladık, akşam Berlin Işık Festivali'ne gittik, Berlin'in ünlü, tarihi yerlerini gezdik, geçen sene burada EVS programında gönüllü olan ancak şu an Almanya'da iş bulmuş ve çalışmaya devam eden başka birisinin doğum günü partisine gittik. Tabi hafta sonuna denk geldiğim için ve burada bulunan bazı gönüllü arkadaşların fazla tecrübesi sayesinde bu kadar çok yere gidebildik.

İlk haftama yani Pazartesi gününe dil kursuna kayıt olarak başladım ve ilk 4 haftamda sadece Almanca dil kursuna gideceğim ardından çalışmaya başlayacağım. Bu yüzden bu zamanlarımda, kurstan sonraki vakitlerimde Berlin'de gezmeye devam ediyorum. Kaldığım yer, küçük bir kasaba ve buradaki insanlar sadece Almanca konuşuyor, dil öğrenmem açısından güzel bir fırsat ancak bir yandan da İngilizce konuşamamak ve derdimi Almanca anlatmaya çalışmak zor olabiliyor. Diğer açıdan İstanbul'un kalabalıklığından, gürültüsünden ve yoğunluğundan çıkıp burada sessizliğe ve yeşile kavuşmanın rahatlatıcı etkisini herkese tavsiye edebilirim.

Son olarak şu ana kadar gördüğüm farklı kültür etkilerini yazacak olursam;
Buradaki insanların her daim birbirlerine 'Merhaba' ve 'Güle güle' demeleri, bisiklet kullanımının gayet yaygın olması, trafikte yayalara sonsuz saygı, çok az sayıda korna sesi, gün içinde kiliseden gelen çan sesleri, Pazar günleri tüm marketlerin kapalı olması!, hem şehirde hem küçük kasabalarda çok sayıda park olması ve yeşillik...

Haner KOCA

12 Kasım 2016 Cumartesi

DENİZ HIRVATLARA TÜRKÇE ÖĞRETECEK


24 Eylül'de Petrinja'ya ulaştım. Ev sahibi kurumdakiler çok iyi, düzenli disiplinli insanlar. Direktörümüz profesyonal aşçı. Daha ilk gün yemek paramı aldım. Akşam güzel bir mangal partisi ile gelişim kutlandı. Rakiya dedikleri ev yapımı rakılarından içtik. Petrinja şirin, sakin ve yeşil bir yer. Apartman yok denecek kadar az. Bahçeli, iki, maksimum üç katlı evler. Her bahçede üzüm asmaları, rakı imbikleri ve kestane odunlukları var. Her evde bedava rakı ikramı yapılıyor. Her ev "en güzel rakı bizimki" diyerek ikramda bulunuyor. Denememek kabalık sayılıyor. Toplam nüfus 3 bin kişi, köyleri de katınca 13.000 oluyor. Herkes birbirini tanıyor. Yoldan geçen arabalardan selam alınıp verilen bir yer.

İki katlı güzel bir evde kalıyoruz. Evde toplam 3 oda var. İki banyo tuvalet, 2 salon, 2 balkon, 1 mutfak. İki çamaşır makinesi ve bir buzdolabımız var. 3 erkek (2 ispanyol bir de ben) bir odadayız. Kızlar da 2'şerli kalıyorlar. Toplam 7 kişiyiz. Evin bahçesi var. Bahçede odunluk, üzüm asması ve imbik var. Üzüm bedava. Evin kilerini kullanamıyoruz, ev sahibi 20 litrelik cam damacanalarda rakılarını saklıyor. Ev odunla ısınıyor. Göz alabildiğine kestane ormanları var şehrin etrafında. Toplayıp yemek bedava. Sobada kestane kebap yapmak imkanı var. Kestane ağaçlarını odun olarak kullanıyorlar genelde. Sobamız iyi çalışıyor. Evden ofise 3 dakikada yürünebiliyor.

Hırvatça derslerimiz çok verimli. Öğretmenimiz, çok yetenekli iyi bir insan. Hırvatça ve Türkçe arasında o kadar çok ortak kelime var ki, öğrenmek için büyük avantaj oluyor. Pencere, tavan, taban, yastık, çarşaf, salça, cezve, kahve, fırın, börek, pabuç, vişne, çorba, kopça, çorap... Sadece kelimeler ortak değil. En az iki ortak gramer kuralı da yakaladım. Fiil çekimlerinde büyük ünlü uyumu var ve y harfi ile kaynaştırma yapıyorlar.

Burada 45-50 yaş üzeri ev hanımlarının çoğunluğu Türkiye'den dizileri seyrediyor. Adını duymadığım Türkiye dizilerini burada görmüş bulundum. Hatta Türkçe kursu yapmayı planlıyoruz. Büyük ilgi var.

Ofisimiz çok güzel. Tarihi bir bina. "Avusturya - Macarisan İmparatorluğu'ndan kalmış, ilk yapanı bilinmiyor" dediler. 2018'den sonra bina AB bütçesiyle restore edilip kültür merkezi olacakmış.

Proje çalışmaları da çok iyi gidiyor. Vize sorunu nedeniye proje patnerim Ermenistanlı arkadaş 20 Ekim'de ulaşabildi buraya. Aynı vize eziyetini ona da yapmışlar. İki ay beklemiş. Bir hafta başka bir şehirde Varış Sonrası Eğitim’e katıldım. Burada proje yönetimi ve EVS üzerine kurs gördük. Çok verimli geçti. Şehrin huzurevindeki sakinler için dart oyunu, film gösterimi, karaoke akşamları, dans yarışması, resim-elişi atölyesi çalışmaları yapıldı. Genç işsizler için sosyal girişimcilik semineri yapıldı. Sosyal medya ekibi olarak destek verdim. Etkinlik afişleri hazırladık, şehre astık. Huzurevi sakinlerinin elişleri belediye salonunda sergilendi. Çekim yaptık. Turizme destek için her gönüllü şehrinin tanıtımını yaptı. Multimedya/IT konusunda direktörümüz destek veriyor ve programları yavaş yavaş öğreniyorum. İki yerel tarım festivaline katılıp stand açtık. Çocuklar için ücretsiz yabancı dil kursları düzenliyoruz. Şehrin lisesi, ilkokulu ve engellliler okulunu düzenli ziyaret ediyoruz. Şehrin tek fakültesinde stand açtık. Öğrencilerle buluştuk. Hafta sonu hariç 5 gün sabah 9:30 akşam 17:00 çalışıyoruz. Gayet düzenli yürüyor işler. Hafta sonu etkinlikleri oluyor bazen. Kukla imalat atölyemiz var. Kukla show videoları hazırlayabiliyoruz.


Gençler için alternatif medya ve eleştirel medya okuryazarlığı projemiz önümüzdeki ay daha hareketli olacak. Workshop planlarını yavaş yavaş hazırlıyoruz. Proje partnerimin de gelişi ile proje üzerine daha yoğun çalışacağımızı umuyorum.
--
Saygılarımla,
Deniz Yoldaş
+905456172514








BİLGESU HER GÜN HARİKA İNSLARLARLA TANIŞIYOR

Ülke:  İspanya
Şehir :  Almeria
Koordinatör Kuruluş : Sunseed Desert Technology
Ev sahibi Kuruluş : Sunseed Desert Technology
Proje Adı : Sunseed Desert Technology - Eco-community
Başlama Tarihi : 30.09.2016
Bitiş Tarihi :  28.02.2017

Merhaba:)

Mart ayında başlayan başvurular, görüşmeler, anlaşmalar nihayet -gecikmeleriyle de beraber- son buldu ve ben neler olduğunu çok da anlayamadan projemdeki ilk ayımı dolduruyorum.

Bu ilk ayda çok fazla şey olduğu için vizeyi alıp gelişimi ve projedeki ilk ayımdan bahsedebileceğim yalnızca. Proje başvurusu ve kabul süreci ikinci aya kalacak maalesef.

Vize başvurumu yapmak için öncelikle konsolosluktan randevu aldım. Bu konu biraz kritik, randevuyu VFS GLOBAL aracılığıyla alıyorsunuz ve genellikle o ayın randevuları, ayın ilk haftasına kadar doluyor. Bu belki de mevsime göre değişen bir durumdur, ama ben 13 ağustosta aradığımda ancak ağustos ayı dolmuştu ve eylül randevularını ağustosun son günü açtılar (bunun için de bıkmadan 20-30 ağustos arası her gün VFS'yi aradım). Sonuç olarak 30 ağustos günü 7 Eylül tarihine randevu alabildim. Konsolosluğun sitesinde evrak listesine de ulaşamıyorsunuz, neyse ki GENÇTUR önceki gönüllülerden aldığı bilgilerle size bu konuda yardımcı oluyor. Bunlara ek verebileceğim tek ipucu vize formunda giriş-çıkış durumunu multi seçeneğini işaretlemeniz olacak.

Konsolosluk, başvurumun ardından bayram tatiline girmiş olmasına rağmen 22 Eylülde beni pasaportumu almam için aradılar. Yani toplamda 7 iş günü beklemiş oldum. Ben başka bir şehirden gittiğim için 26 Eylülde pasaportumu teslim aldım ve konsolosluktan çıkar çıkmaz Gençtur'a gidip 29 Eylül için biletimi aldım. *Bir önemli konu daha, konsolosluk sizi aradığında vizeniz ile ilgili bilgi vermiyor. Yani pasaportu teslim alana kadar onay alıp almadığınızı ve vizenin hangi tarihten itibaren başladığını bilmiyorsunuz. O yüzden biletinizi almak konusunda acele etmeyin. Beni 22 Eylülde aramışlardı fakat vize başlangıç tarihim 28 Eylül olarak verilmiş.

Bu arada Ulusal Ajans'ın cevabı geciktiği için 1 ağustos-30 ocak arasında 6 ay sürecek olan projem cevabın gelmesiyle 1 eylül- 30 şubat arasında gerçekleşecekti. Eğer gecikme durumu sizden kaynaklanmıyorsa proje süreniz kısalmıyor, meraklanmayın. Hatta ben vize sürecinden dolayı gecikme yaşadığım için kurumum bana ulusal ajansla görüşüp bitiş tarihini 30 marta çekmeyi bile teklif etti. Benim vizem 28.09.2016-10.04.2017 tarihleri arasında 180 gün boyunca schengen ülkelerinde geçerli olacak, multi, d tipi vize olarak verildi. Açıklama kısmında da bu süre içerisinde geçerli olacak bir N.I.E(Foreigner’s Identification Number) 'ım var. Fakat ben projemi mart ayının sonuna kadar uzatmak yerine, o süreyi gezmeye ayırmayı tercih ettim. Bu karar tamamen siz ve kuruluşunuz arasındaki ilişkiye bağlı, tercihi size bırakıyorlar.

Yola çıkmadan önce Zafer Bey beni oturum için yerel polise gitmem konusunda bilgilendirmişti. Fakat, birazdan yazacağım durumlar ve aksilikler yüzünden bu işlemi koordinatörlerimle konuşma fırsatını ancak 4. haftamda bulabildim. Bulunduğum projeye, bugüne kadar Türkiye'den, hatta Avrupa Birliği ülkeleri dışından hiç gönüllü gelmediği için buradaki kimsenin bu süreçten haberi yoktu. Bulunduğumuz şehirdeki EVS koordinasyonlarını sağlayan ajansla bir dizi yazışma sonucunda benim vizem için böyle bir işleme ihtiyacım olmadığını öğrendik.

Sonunda yola çıkıyorum. İstanbul'da bol koşuşturmalı bir haftanın ardından, bileti aldığım gece -yola çıkmama 2 gün kala-  hayatta en korktuğum şey başıma geldi ve hasta oldum. Normalde çok sık antibiyotik kullanan bir insan olmadığımdan yanıma antibiyotik almak (daha doğrusunu hangisini alacağım?!?) gelmedi. Yanıma yalnızca; propolis, aktardan alınmış karışımlar, doğal pastiller, karbonat ve ilaç olarak aklıma gelen tek şey olan bir kutu majezik'i alıp yola çıktım.

Proje alanım olan şehre ucuz bilet bulamadığım için İstanbul-Paris, Paris-Malaga uçuşuna bilet almıştım. Gece yarısı Malaga'da olacağım için geceyi otogara yakın bir hostelde geçirecek ertesi gün Malaga-Almeria otobüsüne binecek, Almeria'ya vardıktan 30dk sonra kalkacak olan (ve o gün içindeki son otobüs olan) Almeria-Sorbas otobüsünü yakalayacaktım. Sorbas kasabasıyla proje alanım arası 8 km olduğu için elimdeki pusuladaki restoranı bulacak ve taksi çağırmaları için ricada bulunacaktım. Planım aynen işledi ve 30 eylül cuma günü akşam 6 civarında proje alanımdaydım. Kapıda proje alanımdaki eğitim kordinatörüyle karşılaştım ve beraber alanı gezmeye başladık. Bir çoğunu bildiğim (bazıları gerçekten süpriz olan) durumlarla sırasıyla yüzleşmeye başladım.



Projem, İspanya'nın Endülüs bölgesinde, Avrupa'daki tek çölün ortasından geçen bir derenin kenarında kurulan, yıllar önce terkedilmiş bir köydeki eko-yerleşkedeki (adı sunseed) günlük işlere yardım etmek ve burası için bir proje geliştirmek üzerineydi. Köyün tamamı (toplamda 30 civarı ev var fakat şu an sadece 10 hanede yaşayan var) offgrid, yani şebekeden bağımsız. Bu şu demek: elektrik, su, kanalizasyon gibi altyapı sistemleri bulunmuyor. Sunseed'e ait 4 ev için ihtiyacımız olan suyu pompayla dereden alıyoruz ve kimyasal kullanmadan arıtarak dereye geri veriliyor. Dengeyi bozmamak için de evde ve günlük hayatımızda toksik içerikli hiçbir ürün kullanılmıyor. Yani bu şehirdeyken kullandığımız şampuan, diş macunu, duş jeli-sabun, parfüm, krem vs. ne varsa hepsine veda etmek demek. İhtiyacımız olan her türlü ürünü kendimiz üretiyoruz.
Elektrik ve sıcak su için güneş panellerini kullanılıyor, ki bu da hava koşullarına ve burada kalan insan sayısına bağlı olarak oldukça kısıtlı. Bu yüzden buzdolabı, çamaşır makinası ve aklınıza gelebilecek bir çok elektrikli alet de tabi ki mevcut değil. Mesela, bugün hava bulutlu olduğu için ve güneş panelinde bir arıza çıktığı için bu yazıyı karanlıkta yazmak zorunda kaldım :).



Bu tabloda elektrik kullanım önceliği, pilin doluluk oranları ve haftalık hava durumu bulunuyor ve her hafta güncelleniyor.  >>>>>



Tuvalet için evden yaklaşık 50-60 metre uzaklıktaki tarım alanlarındaki kuru kompost tuvaletleri kullanmak gerekiyor. Yaşadığımız iki evin arasında kadın ve erkek için pisuarlar bulunuyor. İçme suyu ihtiyacı kışın yağmur suyundan, yazınsa yakınlardaki başka bir köyün çeşmesinden karşılanıyor. Gün içerisinde sustainable living, appropriate technology, drylands managment, eco-construction and maintenance, organic garden departmanlarından dilediğinizde çalışabiliyorsunuz. Öğleden sonraları da kendi projenizi hazırlamak için değerlendirebilirsiniz. Her salı sonraki haftanın öğle ve akşam yemeklerini hazırlamak için bir liste yapılıyor, kahvaltı hazırlama sırası ise iki ayda bir yenileniyor. Yediğimiz ürünler kendi bahçemizden geliyor, yetmediğinde yerel üreticilerden alınıyor. O yüzden vejetaryen besleniyoruz, hatta çoğu zaman vegan bile olabiliyor.

Ortalama 25 kişi aynı anda 4 evde yaşıyoruz; buraya bir haftalık ya da 1 yıllık (tamamen tercihinize kalmış) gönüllü, öğrenciyseniz stajyer ya da başvuruda bulunup kordinatör olarak gelmeniz mümkün. Buranın çok konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim ama benim açımdan her şey yolunda gidiyor, gelmeden önce koşullardan haberdardım ve açıkcası bunu deneyimlemek beni çok heyecanlandırdı.

Gelelim benim ilk haftama (nihayet!:D)... Buraya gelene kadarki aktarmalar ve koşuşturmalarda rahatsızlığım gerçek bir hastalığa dönüştü ve ben sunseed'deki ikinci gecemde su bile içemez hale geldim. Bademciklerim şişmişti ve yutkunamıyordum bile. Pazartesi günü, randevu alıp Sorbas kasabasındaki hastaneye gittik. **Hastaneye giderken yanınıza pasaportunuz ve CIGNA kartının yer aldığı kağıdın çıktısını almanız önemli. Sadece CIGNA numaranız işe yaramıyor maalesef. Bir haftalık antibiyotik kullanımının ardından iyileştim tabi. Günlük işleyişe dahil oldum.

Üçüncü haftamı diğer şehirlere gelen gönüllüler ve eğitmenlerin katılımıyla Murcia şehri yakınlarında, küçük bir yerleşimde geçirdik. Training haftası gerçekten çok keyifli geçiyor. Diğer gönüllülerle kaynaşmanız, EVS'le ilgili kafanızdaki soruları gidermek için gün boyunca etkinlikler planlanmış. Eğitimin ardından hafta sonunu geçirmek ve diğer gönüllülerin kaldığı yerleri de görmek için aynı projeden geldiğim arkadaşımla Murcia'ya gittik. Şehirde yaşayan ve çalışan gönüllüler için yaşam şartları bize göre çok daha kolay ve konforlu fakat bir hafta geçmesine rağmen ben Sunseed'i özlemiştim bile. İlk ay olanlar özetle(!) böyle. Her şey yolunda ve her gün harika insanlarla tanışıyorum. Hasta luego! Muchos besos, chicos!



***Bu arada yurtdışına çıkmadan önce yapılacaklara son bir madde: Gelmeden önce mutlaka European Youth Card çıkartın, bir çok şeyde indirim sağlıyor. (eyca.org adresinden detaylara bakabilirsiniz.)