Koordinatör Kurum : CEMEA
Centre
Ev sahibi Kurum : CEMEA
Centre
Şehir : TOURS
Proje Adı: Culture(s)
Başlama Tarihi: 01.09.2015
Bitiş Tarihi: 31.08.2016
2015 Eylül, Ekim, Kasım, Aralık Raporu
7.1.16
Merhaba
Fransa'nın Val de Loire bölgesinin orta
büyüklükteki Tours şehrinde 12 aylık agh gönüllülüğümün beşinci ayı
içerisindeyim. Şimdiye kadar burada geçirdiğim zamanı zorluklarıyla,
güzellikleriyle aktarmaya çalışacağım şimdi.
Öncelikle diyebilirim ki proje seçme
sürecinin önemini bir kez daha anladım. Ben öğrencilik yıllarımdan beri
Fransa'da agh yapmak istiyordum. Uzun süre, belki çoğunun bu iş olmayacak
vazgeçeyim dediği kadar bir süre, uygun proje aradım. Bana uygun olan gönüllü
aramıyordu, uygun olmayan çağırıyordu fakat ben gitmek istemiyordum. En sonunda
şu an çalıştığım kurumu buldum. Yaptığı aktiviteleri internet sitesine girip
uzun uzun inceledim ve motivasyon mektubumda her bir aktivitesine ne gibi
katkılarda bulunabileceğime dair spesifik değişiklikler yapıp gönderdim. Şimdi
bir başka İtalyan gönüllü arkadaşımla birlikte buradayım ve şimdiye kadar
kurumumdan memnunum diyebilirim. Bu sebeple diyebilirim ki, her ne kadar
öncelikli amacımız yurt dışı tecrübesi yaşamak olsa da bunu nerede ve nasıl bir
çerçevede yaşayacak olmamız çok önemli olduğundan kuruluşu seçme sürecimiz çok
ama çok önemli.
Şimdi gelelim benim proje kapsamındaki
görevlerime ben Fransa'nın her bölgesinde bir şubesi olan alternatif
eğitim çalışmaları üzerine yoğunlaşan bir kuruluşta gönüllülük yapıyorum. Kuruluşun
temel amacı aslında çocukların tatillerde gittikleri kamplarda onlara eşlik
edecek sorumlu kişilere eğitimler düzenlemek, stajlarla tecrübelenmelerini
sağlamak. Çünkü çocukların okul dışındaki alternatif kamplarla, gezilerle
kendilerini, doğayı tanımaları, öz bilinç ve bağımsızlıklarını kazanmaları
hedefleniyor. Kuruluşun bir diğer görevi de Centre bölgesindeki Fransız
gençlerinin AGH yapmaları için tıpkı bizim GENÇTUR gibi gönderici kuruluş
olmak. Eğitim politikalarıyla ilgili düzenlenen türlü aktivitelere
katılım sağlamak.
Benim gönüllü olarak ilk görevim AGH-EVS
(ya da Fransızcası sve J ) yapmak isteyen Fransız gençlerini
yönlendirmek, başvurularında destek olmak. Partner olmak isteyen kuruluşların
maillerine ve AGH-EVS’ le ilgili gelen tüm maillere cevap vermek.
Dolayısıyla evet önceden yazışma düzeyinde Fransızca bilmek gerektiren bir
kurum.
İkinci bir görevim eğitim ve kültürle
ilgili kuruluşun her yıl katıldığı festivallere katılmak. Örneğin şimdiye kadar
geçtiğimiz aralık ayında 11. si düzenlenen eğitim filmleri festivaline
katıldık. Bir hafta boyunca teması eğitim-gençlik-kültür olan onlarca film
izledik ve bu beni gerçekten çok mutlu etti.
Benim diğer gönüllü arkadaştan farklı
olarak bizzat dahil olmak istediğim üçüncü ve son görevim ise, göçmen ailelerin
çocuklarının Fransızcalarını geliştirmek için her çarşamba okul sonrası yapılan
"reussite éducative" atölyelere katılmak. Bu atölyelerde Türk, Lübnanlı,
Cezayirli, Sudanlı, Hırvat,Sırp kökenli ailelerin 4-10 yaş arası çocukları ile
2 saat boyunca çeşitli aktiviteler yaparak onları Fransızca’ya, Fransız
kültürüne ve farklılıklarımızla birlikte yaşamaya alıştırmaya çalışıyoruz. Bu
benim için o kadar güzel bir tecrübe oluyor bir taraftan da o kadar
kıskanıyorum ki anlatamam. Keşke bizim ülkemizde de böyle bir sistem olsa
diyerek iç geçiriyorum her seferinde çünkü bunu bir sisteme oturtan ve buna
maddi desteği sağlayan Fransız devleti.
Gelelim günlük hayatıma şu an yaşadığım
şehri buraya gelmeden önce hiç duymamıştım. İstanbul'da doğup büyüyen biri
olarak biraz tedirgin olmadım değil “acaba çok mu küçüktür, çabuk mu sıkılırım”
vb. gibi sorular dolanıp durdu kafamda. Neyse ki bir Lyon, bir Bordeaux olmasa
da her şeyi yerli yerinde tiyatrosu, sineması, operası, sınırsız yeşillik alanları, güneşin çok güzel
battığı iki adet nehri ve Paris'e 1 saat 45 dk., Lyon'a 3.5 saat uzaklığıyla orta nüfuslu bir
Avrupa şehriyle karşılaştım. Beni en mutlu eden, havası, suyu tertemiz (evet
musluktan içiliyor), trafiksiz, istediğim zaman çıkıp yürüyüş yapabileceğim ama
aynı zamanda her istediğimde kolaylıkla büyük şehirlere ulaşabileceğim
uzaklıkta bir şehirde AGH yapıyor olmak.
Keza çalıştığım organizasyondaki
arkadaşlarımın ön yargısız, sevecen olması, yaptığım işin beni mutlu etmesi, Fransızca’mın
gelişmesine olan katkısı bunlar hep iyi yönler. Gel gelelim hiç bir zaman her şey
mükemmel değil, örneğin buraya gelirken her ne kadar "yaşasın tek başıma
olmayacağım bir gönüllü daha varmış" dediysem de evdeki hesap çarşıya
uymadı ve biz diğer gönüllü arkadaşımla anlaşamadık. İş dahilinde, acil
durumlarda haberleşecek boyutta bir ilişkimiz var yalnızca ve bu tüm ailesini
arkadaşlarını geride bırakmışken biraz insanı zorluyor açıkçası. Neyse ki durumu
kabullenip başka insanlarla tanışmaya başlamam uzun sürmedi. Bunun dışında
çalıştığım kuruluşta değil fakat bireysel seyahatlerim sırasında ya da toplum
içinde bazı zamanlarda konu konuyu açıp Türkiye'den geldiğim öğrenilince
sorulan önyargılı sorular ya da 5 seferde 1 de olsa Fransızca aksanımın yabancı
olduğumu ele vermesinden ötürü
karşımdakinin davranışında hissettiğim ince nüanslar insanı ince
noktasından yakalayıp o anlık hüzünlendirebiliyor. Üstelik belirtmek gerekir ki
(tabi bu projeden projeye değişse bile) eğer buradayken biraz da gezeyim ama ailemden
de para istemeyeyim kafasındaysanız verilen cep harçlığı gerçekten anca yetiyor
ve 26 yaşındaysanız ve buraya gelmeden önce eğer maaşlı bir işte çalışıyorduysanız
bu durum bazen hayatı sorgulamanıza sebep olabiliyor.
Fakat yine de her gün bir tekrarı daha
olmayacağını bilerek uyanmak ve her günü anılara bir yenisini daha ekleyecek
şekilde yaşamak gerekiyor. Nitekim ben her fırsatta seyahat ediyorum. Gerçi
çoğunun iş sebebiyle gidilmiş yerler olduğunu ve transport ücretlerinin Avrupa
Komisyonu'nun verdiği hibeden karşılandığını belirteyim burada okuyanın
kafasında büyük bir beklenti oluşturmaması açısından zira kimi projeler sadece
tek bir şehirde geçiyor. Benim şansım kuruluşumun değişik yerlerde şubeleri
olması ve yıllık bir takım toplu aktivitelerin yapılıyor olması. Son olarak
şimdiye kadar burada geçirdiğim her günüm için "iyi ki gelmişim, iyi ki AGH yapmaya karar vermişim ve 2 sene
boyunca doğru projeyi aramaktan hiç vazgeçmemişim" diyorum. Umuyorum ve
inanıyorum ki kalan 7 ayım da böyle geçecek. Fotoğraflara gelince fark ettim ki
şimdiye kadar bireysel seyahatlerim dışında organizasyonla ilgili neredeyse hiç
fotoğraf çekmemişim. Bundan sonraki raporum için sözüm olsun. Herkese güzel
hatırlayacağı bir 2016 senesi dilerim.
Ayşe Gizem Dere
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder