8 Ocak 2016 Cuma

2015 FRANSA AYSE GIZEM DERE 2015 EYLUL EKIM KASIM ARALIK RAPORLARI


 

Koordinatör Kurum : CEMEA Centre

Ev sahibi Kurum :  CEMEA Centre

Şehir : TOURS

Proje Adı: Culture(s)

Başlama Tarihi: 01.09.2015

Bitiş Tarihi: 31.08.2016

2015 Eylül, Ekim, Kasım, Aralık Raporu

 

 

7.1.16

Merhaba
       Fransa'nın Val de Loire bölgesinin orta büyüklükteki Tours şehrinde 12 aylık agh gönüllülüğümün beşinci ayı içerisindeyim.  Şimdiye kadar burada geçirdiğim zamanı zorluklarıyla, güzellikleriyle aktarmaya çalışacağım şimdi.

      Öncelikle diyebilirim ki proje seçme sürecinin önemini bir kez daha anladım. Ben öğrencilik yıllarımdan beri Fransa'da agh yapmak istiyordum. Uzun süre, belki çoğunun bu iş olmayacak vazgeçeyim dediği kadar bir süre, uygun proje aradım. Bana uygun olan gönüllü aramıyordu, uygun olmayan çağırıyordu fakat ben gitmek istemiyordum. En sonunda şu an çalıştığım kurumu buldum. Yaptığı aktiviteleri internet sitesine girip uzun uzun inceledim ve motivasyon mektubumda her bir aktivitesine ne gibi katkılarda bulunabileceğime dair spesifik değişiklikler yapıp gönderdim. Şimdi bir başka İtalyan gönüllü arkadaşımla birlikte buradayım ve şimdiye kadar kurumumdan memnunum diyebilirim. Bu sebeple diyebilirim ki, her ne kadar öncelikli amacımız yurt dışı tecrübesi yaşamak olsa da bunu nerede ve nasıl bir çerçevede yaşayacak olmamız çok önemli olduğundan kuruluşu seçme sürecimiz çok ama çok önemli.  

        Şimdi gelelim benim proje kapsamındaki görevlerime  ben Fransa'nın her bölgesinde bir şubesi olan alternatif eğitim çalışmaları üzerine yoğunlaşan bir kuruluşta gönüllülük yapıyorum. Kuruluşun temel amacı aslında çocukların tatillerde gittikleri kamplarda onlara eşlik edecek sorumlu kişilere eğitimler düzenlemek, stajlarla tecrübelenmelerini sağlamak. Çünkü çocukların okul dışındaki alternatif kamplarla, gezilerle kendilerini, doğayı tanımaları, öz bilinç ve bağımsızlıklarını kazanmaları hedefleniyor. Kuruluşun bir diğer görevi de Centre bölgesindeki Fransız gençlerinin AGH yapmaları için tıpkı bizim GENÇTUR gibi gönderici kuruluş olmak. Eğitim politikalarıyla ilgili düzenlenen  türlü aktivitelere katılım sağlamak.  

      Benim gönüllü olarak ilk görevim AGH-EVS (ya da Fransızcası sve J ) yapmak isteyen Fransız gençlerini yönlendirmek, başvurularında destek olmak. Partner olmak isteyen kuruluşların  maillerine ve AGH-EVS’ le ilgili gelen tüm maillere cevap vermek. Dolayısıyla evet önceden yazışma düzeyinde Fransızca bilmek gerektiren bir kurum. 

      İkinci bir görevim eğitim ve kültürle ilgili kuruluşun her yıl katıldığı festivallere katılmak. Örneğin şimdiye kadar geçtiğimiz aralık ayında 11. si düzenlenen eğitim filmleri festivaline katıldık. Bir hafta boyunca teması eğitim-gençlik-kültür olan onlarca film izledik ve bu beni gerçekten çok mutlu etti.  

     Benim diğer gönüllü arkadaştan farklı olarak bizzat dahil olmak istediğim üçüncü ve son görevim ise, göçmen ailelerin çocuklarının Fransızcalarını geliştirmek için her çarşamba okul sonrası yapılan "reussite éducative" atölyelere katılmak. Bu atölyelerde Türk, Lübnanlı, Cezayirli, Sudanlı, Hırvat,Sırp kökenli ailelerin 4-10 yaş arası çocukları ile 2 saat boyunca çeşitli aktiviteler yaparak onları Fransızca’ya, Fransız kültürüne ve farklılıklarımızla birlikte yaşamaya alıştırmaya çalışıyoruz. Bu benim için o kadar güzel bir tecrübe oluyor bir taraftan da o kadar kıskanıyorum ki anlatamam. Keşke bizim ülkemizde de böyle bir sistem olsa diyerek iç geçiriyorum her seferinde çünkü bunu bir sisteme oturtan ve buna maddi desteği sağlayan Fransız devleti.  

        Gelelim günlük hayatıma şu an yaşadığım şehri buraya gelmeden önce hiç duymamıştım. İstanbul'da doğup büyüyen biri olarak biraz tedirgin olmadım değil “acaba çok mu küçüktür, çabuk mu sıkılırım” vb. gibi sorular dolanıp durdu kafamda. Neyse ki bir Lyon, bir Bordeaux olmasa da her şeyi yerli yerinde tiyatrosu, sineması, operası,  sınırsız yeşillik alanları, güneşin çok güzel battığı iki adet nehri ve Paris'e 1 saat 45 dk.,  Lyon'a 3.5 saat uzaklığıyla orta nüfuslu bir Avrupa şehriyle karşılaştım. Beni en mutlu eden, havası, suyu tertemiz (evet musluktan içiliyor), trafiksiz, istediğim zaman çıkıp yürüyüş yapabileceğim ama aynı zamanda her istediğimde kolaylıkla büyük şehirlere ulaşabileceğim uzaklıkta bir şehirde AGH yapıyor olmak.  

     Keza çalıştığım organizasyondaki arkadaşlarımın ön yargısız, sevecen olması, yaptığım işin beni mutlu etmesi, Fransızca’mın gelişmesine olan katkısı bunlar hep iyi yönler. Gel gelelim hiç bir zaman her şey mükemmel değil, örneğin buraya gelirken her ne kadar "yaşasın tek başıma olmayacağım bir gönüllü daha varmış" dediysem de evdeki hesap çarşıya uymadı ve biz diğer gönüllü arkadaşımla anlaşamadık. İş dahilinde, acil durumlarda haberleşecek boyutta bir ilişkimiz var yalnızca ve bu tüm ailesini arkadaşlarını geride bırakmışken biraz insanı zorluyor açıkçası. Neyse ki durumu kabullenip başka insanlarla tanışmaya başlamam uzun sürmedi. Bunun dışında çalıştığım kuruluşta değil fakat bireysel seyahatlerim sırasında ya da toplum içinde bazı zamanlarda konu konuyu açıp Türkiye'den geldiğim öğrenilince sorulan önyargılı sorular ya da 5 seferde 1 de olsa Fransızca aksanımın yabancı olduğumu  ele vermesinden ötürü karşımdakinin davranışında hissettiğim ince nüanslar  insanı ince noktasından yakalayıp o anlık hüzünlendirebiliyor. Üstelik belirtmek gerekir ki (tabi bu projeden projeye değişse bile) eğer buradayken biraz da gezeyim ama ailemden de para istemeyeyim kafasındaysanız verilen cep harçlığı gerçekten anca yetiyor ve 26 yaşındaysanız ve buraya gelmeden önce eğer maaşlı bir işte çalışıyorduysanız bu durum bazen hayatı sorgulamanıza sebep olabiliyor. 

        Fakat yine de her gün bir tekrarı daha olmayacağını bilerek uyanmak ve her günü anılara bir yenisini daha ekleyecek şekilde yaşamak gerekiyor. Nitekim ben her fırsatta seyahat ediyorum. Gerçi çoğunun iş sebebiyle gidilmiş yerler olduğunu ve transport ücretlerinin Avrupa Komisyonu'nun verdiği hibeden karşılandığını belirteyim burada okuyanın kafasında büyük bir beklenti oluşturmaması açısından zira kimi projeler sadece tek bir şehirde geçiyor. Benim şansım kuruluşumun değişik yerlerde şubeleri olması ve yıllık bir takım toplu aktivitelerin yapılıyor olması. Son olarak şimdiye kadar burada geçirdiğim her günüm için  "iyi ki gelmişim,  iyi ki AGH yapmaya karar vermişim ve 2 sene boyunca doğru projeyi aramaktan hiç vazgeçmemişim" diyorum. Umuyorum ve inanıyorum ki kalan 7 ayım da böyle geçecek. Fotoğraflara gelince fark ettim ki şimdiye kadar bireysel seyahatlerim dışında organizasyonla ilgili neredeyse hiç fotoğraf çekmemişim. Bundan sonraki raporum için sözüm olsun. Herkese güzel hatırlayacağı bir 2016 senesi dilerim. 

Ayşe Gizem Dere

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder