Ev sahibi Kurum : Lebens(t)raum
Şehir : Halle
Proje Adı: Europa in Halle2015
Başlama Tarihi: 15.10.2015
Bitiş Tarihi: 04.10.2016
2015 Aralık Raporu
1 Ocak 2015 – Halle Saale
Aralık ayının başından beri çalıştığım kurumda noel
hazırlıkları yapıp durduk, sanırım hayatımda bu kadar kek kurabiye
yapmamışımdır. Şu ana kadar en keyif aldığım, kültüre dair birçok şey
öğrendiğim ve deneyimlediğim aylardan biri oldu Aralık. Noel geleneğine ait
adventskalender, Aziz Nikolaus günü( noel baba), Erzgebirge’nin el yapımı
piramitleri ve tahtadan oyulmuş figürleri, noel marketleri; tüm bunların tadını
çıkardım. Berlin’in noel marketini dahi ziyaret ettim. Bu sırada Berlin’e dair
birçok gözlemim oldu. Sanırım büyükşehirlerin birbirine pek çok benzerliği var.
Kaosu, kalabalığı, yolda geçen kayıp zaman, gençlerin stilllerinin globalliği
ve tek düzeliği ve o tüm koşuşturmaca bana İstanbul’u hatırlattı ki hala
memleket özlemi içinde olmadığımı anlamış oldum. Bunların yanında Berlin benim
için tüm o okuduğum siyaset bilimi kitaplarının içeriğindeki Alman tarihine
dair bilgileri, sembolleri tekrar gözden geçirme fırsatıydı. Her ne kadar
İkinci Dünya Savaş’ı sırasında birçok yapı hasar görmüş ya da yok olmuşsa
da hala birçok anıt ve müze de bu fırsata erişilebiliyor.
Ayın sonuna doğru ben de kendimi noel hazırlıkları içinde
buldum çünkü Alman bir arkadaşım beni ailesiyle birlikte noel tatilini
geçirmeye davet etti. Arkadaşımın ailesi Erzgebirge bölgesinde bir köyde
yaşıyor ki bu noeli geçirmek için en güzel yerlerden biri sanırım. 24 Aralık
akşamında kiliseye gittik ve küçük çocukların hazırladığı İsa’nın doğumuyla
ilgili piyesi izledik ve daha sonra eve dönerken hava kararmıştı ve tüm
evlerin, okulların kısacası her binanın her camında yöreye özgü olan ‘Schwibbogen’
yanıyordu. Muazzam bir manzaraydı. Akşam yemeğimiz tipik bir Erzgebirge noel
menüsüydü; kaz, sıcak kırmızı lahana ve Almanların tipik patates yemeği olan
Knödel(Klösse). Yemekten sonra hediye alıp verme kısmına geçildi. Orada
geçirdiğim zamandan gerçekten büyük keyif aldım. Aynı zamanda Alman dili ve
kültürü hakkında ne kadar ilerlemiş olduğumu gördüm çünkü arkadaşımın annesi
çok az İngilizce biliyor ve çoğu zaman kendisiyle iletişime Almanca konuşarak
geçtim. Fakat bunu çok çalışmama falan borçlu değilim çünkü dürüst olmak
gerekirse hiç öyle düzenli olarak Almanca çalışmıyorum. İş arkadaşlarıma bir
teşekkür borçluyum çünkü neredeyse tüm Almanca bilgim onların yardımları
sayesinde böyle gelişti. İş demişken çalışma ortamımdan da ufakça bahsedeyim.
Her şey çok güzel gidiyor, tüm çalışma düzenine alıştım artık aileden
sayılırım. Lebenstraum’da yaşayan ve çalışan herkes de benden memnun.
Son olarak dün yeni yılı kutladık, hayatımda bu kadar çok
havai fişek patlamasını bir arada görmemişimdir. İzlemesi çok keyifliydi ve
biraz da duygusaldı benim için. Geçen yıl aklımın ucundan dahi geçmeyecek
şekilde 2016 yılına girdim. Bunu kişisel başarım olarak addediyorum :)
Şimdilik bu kadar, herkese mutlu ve sağlıklı bir yıl
diliyorum.
Merve Tağ
*********************************************************************************
2015 Kasım Raporu
30 Kasım 2015 -
Halle
Kasım ayının ilk haftasında Almanca kursuna
başladım. Dersler beş kişilik olduğu için çok verimli ve aktif işleniyor. Daha
çok gramer üzerine yoğunlaşıyoruz, çünkü diğer gönüllülerle bu şekilde daha
hızlı ilerleyeceğimize karar verdik. Hepimizin çalıştığı yerlerde Almanca
pratik yapma fırsatı oluyor çünkü Almanya’nın doğusunda İngilizce bilen kişi
sayısı çok fazla değil, bu yüzden çoğu İngilizce konuşmaktan ziyade Almanca
konuşmak zorunda kalıyoruz. Bunun dili öğrenmemize katkısı çok büyük olacaktır.
6,7 ve 8 Kasım tarihlerinde Friedenskreis E.V.’nin
düzenlemiş olduğu ikinci seminere katıldım. Seminerdeki katılımcılar
Friedenskreis’ın geçen sene çeşitli ülkelere yollamış olduğu Alman gönüllüler
ve bu sene kabul almış olduğu gönüllüler -biz- vardık. Gönüllü hizmetlerini
yeni bitirmiş ve ülkelerine geri dönmüş katılımcıların deneyimlerini dinleme
fırsatımız oldu ki bu bizim için ufuk açıcı bir tecrübe oldu. Üç günü birlikte
geçirdik. Bunun yanında seminerin yoğunlaştığı diğer bir konu ise Almanya’daki
sağ ve sol görüşün mülteci göçüne karşı tutumları idi. Almanya’nın tarihi ve
Almanya’nın şimdiki politik durumu hakkında tartışıp bilgi alma fırsatımız
oldu.
Kasım ayının henüz başında Halle’ye tam olarak
alıştığımı hissettim. Aslında İstanbul gibi büyük ve kaotik bir şehirden sonra
Halle gibi küçük ve huzurlu bir şehre kolayca alışmak pek de sıradışı değil.
Lebenstarum’da da her şey ilk ay gibi güzel geçiyor.
Çalışma arkadaşlarım her konuda bana yardımcı oluyorlar. Her bir sorunumu dinlemeleri
ve kendi isteğime göre tatil günlerimi ayarlamama müsaade etmeleri beni
gerçekten güvende hissettiriyor. Çünkü her şekilde benim durumum ön planda,
bunu hissetmek huzur verici.
16-22 Kasım tarihleri arasında Bonn’daki ilk AGH
seminerine katıldım. Seminer 25 katılımcı ile gerçekleşti. Seminerin tek
katkısı hepimizin sahip olduğu kültürler, ülkeler ve bireyler hakkındaki
stereotipleri yıkmak oldu. Tabi bunun dışında gönüllü hizmetim boyunca
iletişimde kalacağım arkadaşlıklar da kurdum. Fakat içerik açısından pek dolu
olduğunu söyleyemeyeceğim çünkü konuştuğumuz ve dinlediğimiz çoğu şeyi daha
önceden çoğumuz biliyordu. -Avrupa Gönüllü Hizmeti ve youthpass hakkında
bilgiler verildi-
Seminerden döndükten sonra 23 Kasım’da
Lebenstraum’un gönüllüleri ve şeflerle birlikte bir toplantıya katıldım. Bu
toplantınn asıl amacı biz gönüllüleri tanımak ve bir sorunumuz olup olmadığını
öğrenmek adınaydı. Lebenstraum’da çalışmakla ilgili hiçbir problemim yok ancak
bu toplantı gerçekten de beni iyi hissettirdi çünkü ne olursa olsun Gönüllü
Hizmetimi yaparken herhangi bir sorunla karşılaşırsam konuşacak birilerinin
olduğunu biliyorum.
Almanya’ya gelmeden önce AGH için yazılanları
internetten okurken hep ‘ hayatınızın deneyimi olacak’ gibi cümlelere
rastlardım şimdi bunu okumuyorum, tam da içinde bulunuyorum.
Merve Tağ
*********************************************************************************
2015 Ekim Raporu
30 Ekim 2015 - Halle
Saale
5 Ekim 2015 tarihinde başladığım Avrupa Gönüllü
Hizmeti’nin ilk ayını bitirdim. Geldiğim ilk hafta koordinatör organizasyonum
olan Friedenskreis E.V’nin (coordinating organisation) yardımları ile belediyeye ikametimi bildirdim.
Daha sonra üç yüz yirmi yedi euro olan cep harçlığımı ve bisikletimi teslim
aldım. Tüm bürokratik işler bittikten sonra 7 Ekim’den 11 Ekim’e kadar
Friedenskreis’ın düzenlediği seminara katıldım. Genel olarak bir yıl içinde
neler yapacağımızı, bu hizmetin bize faydalarını konuştuk. Ayrıca
Friedenskreis’ın diğer gönüllüleri ile de kaynaşma fırsatı buldum. Daha sonra
ayın 15 Ekim’de Lebenstraum’daki (hosting organisation) işverenlerim ile
görüşme fırsatı buldum. Lebenstraum’un iki tane farklı yerleşkesi var ve her
yerleşkede sekiz engelli birey yaşıyor. Benim çalıştığım yerleşkedeki sekiz
kişinin çoğu zihinsel engele sahip ve bir tanesinin bedensel engeli, kendisinin
sol tarafı felçli bu sebepten tekerlekli sandalyesi var. Ancak çoğu temel
ihtiyacını karşılayabildiğinden beni zorlayacak pek bir şey olmuyor. Hatta
yaptığım işe, iş demektense onlarla vakit geçirmek ve eğlenmek demeyi tercih
ediyorum.
Her gün yerleşkeden sabah ayrılıyorlar çünkü
hepsinin kendine göre yapabileceği bir işi var. Çalışma atölyelerinden üçte
dönüyorlar. Benim vardiyalarım da çoğu zaman üç ile dokuz arasında oluyor.
Hepsi atölyeden döndükten sonra birlikte kahve içip kek yiyoruz, kimi zaman el
işi yapıyoruz, kimi zaman ailelerin de dahil olduğu partiler düzenliyoruz.
Çalışmaya başladığım ilk hafta içinde tüm aileler ile de tanışma fırsatım oldu
ki bu kaynaşmamı hızlandırdı. Ailelerin de bu sürece dahil olmasını gözlemlemek
gerçekten farklı bir deneyim. Lebenstraum aslında yeni bir proje, engelli
bireyler Lebenstraum’da yaşamaya Haziran ayından itibaren başlamışlar yani
aslında yapılan her şey herkes için yeni bir deneyim. Çalışanların sağlamaya
çalıştığı ise engelli bireyleri mümkün olabildiğince günlük hayata adapte
edebilmek, bu süreçte onların yanında olmak ve eğlenmek. Mesela yarın akşam
için Cadılar Bayramı partisi düzenledik ve yerleşkeyi kendilerinin yaptığı el
işleri ile süsledik. Asıl amacımız kendileri ile kaliteli zaman geçirmek. Bunun
dışında akşam yemeğini hazırlamak görevlerim dahilinde ve ayrıca akşam yemeği
sonrası hepsinin duş almasına yardımcı oluyoruz.
Her vardiyada en az üç çalışan oluyor. İş
arkadaşlarımın hepsi çok yardımsever fakat sadece iki tanesi İngilizce
konuşabiliyor. Ancak yine de İngilizce bilmeyenler yavaş konuşarak veya
nesneleri göstererek benimle iletişime geçiyor. Bu şekilde Almanca öğrenme
sürecim de hızlanmış oluyor. Hatta bana yardımcı olması için iş yerine bir tane
Almanca-Türkçe sözlük bile aldılar. Lebenstraum’da çalışmak ‘normal’ ve
‘anormal’ olarak tanımladığımız her bireyi ve her olguyu tekrar baştan
sorgulama neden oldu ki bu bence kişisel gelişimim ve bakış açım için büyük bir
değişim kaynağı olacak. Bunların yanı sıra geçen bu hafta içinde Almanca
dersleri almaya başladım. Diğer dört gönüllü arkadaşım ile birlikte halk
okulundan bir öğretmenden özel ders görüyoruz. İki ay boyunca yoğun olarak
çalışıp Aralık ayının sonunda B seviyeye geçmeyi hedefliyoruz. Son olarak geçen
hafta içinde AGH için düzenlenen ilk seminere de davetiye aldım. Seminer 16
Kasım’dan 22 Kasım’a kadar sürecek ve sanırım Bonn’da olacak.
Merve Tağ